AMYOTROFİK LATERAL SKLEROZİS

Filed under: by: İbrahim TERLEMEZ

ALS, spinal kordun ön boynuz motor nöronları ile bunlara afferent giriş yapan kortikal nöronların hastalığıdır. Etkilenen erkek/kadın oranı 1.5:1’dir. Hastalık hızla ilerleyen güçsüzlük, kas atrofisi ve fasikülasyonlar, spastisite, disartri, disfaji ve solunum güçlüğü ile karakterizedir. Kognitif, otonomik ve okülomotor aktivite ile duysal fonksiyonlar genelde korunur. ALS genellikle ilerleyici ve ölümcüldür. Etkilenen hastaların çoğunluğu 2-3 yıl içerisinde solunum güçlüğü ve pnömoni nedeniyle ölürken, bazı vakalar çok daha yavaş bir seyirle uzun yıllar yaşayabilirler. ALS’da görülen patoloji belirtilerle yakın ilişkilidir. En belirgin nöron kaybı çizgili kasları innerve eden spinal ve beyin kökündeki motor nöronlarda ve motor korteksin beşinci tabakasındaki piramidal motor nöronlarda olmaktadır. Familyal vakalarda Clarke kolonu ve arka boynuzlar da bazen etkilenmektedir.

Etiyoloji

ALS vakalarının yaklaşık % 10 kadarı familyaldır (FALS). Bunlar genelde otozomal dominant geçiş gösterir. İlişkili gen mutasyonlarının çoğunluğu tanımlanmamış olmasına karşın, önemli bir FALS grubunu (yaklaşık % 20’sini) Bakır-Çinko-SOD (SOD1) geni mutasyonu oluşturmaktadır. Mutasyonların çoğunluğu tek amino asit değişimini içerirken, farklı akrabalarda 30’dan fazla allel saptanmıştır. İnsan mutant SOD1’i eksprese eden transgenik kobaylarda progresif motor nöron kaybı gelişmekte ve bu insanlardaki hastalığı taklit etmektedir. İlginç olarak, SOD1’deki mutasyonların birçoğu enzimin esas fonksiyonunu etkilemez iken (süperoksit radikallerinin indirgenmesi) hastalığa neden olabilmektedir.

ALS vakalarının çoğunluğu (% 90’dan fazlası) sporadiktir ve SOD1 gen mutasyonu ile ilişkili görünmemektedir. Sporadik ALS vakalarında motor nöron kaybının nedeni bilinmemekle birlikte, otoimmünite, eksitotoksisite, serbest radikal toksisitesi ve viral enfeksiyonların suçlandığı birçok teori ileri sürülmüştür. Bunlarla ilişkili çok fazla destekleyici bulgu mevcut değildir. Ancak, bu hastalıkta glutamat geri alımının anormal olduğuna dair kanıtlar mevcuttur. Bu da glutamat birikimine ve eksitotoksik injüriye neden olabilir.

ALS’da, spinal refleksler üzerine inhibitör etki gösteren piramidal yollar bozulurken (ki bu yolda nörotransmitter glutamattır) diğer inen yollar nispeten korunur. Bu da derin tendon reflekslerinin hiperaktivitesi, hassas motor koordinasyonun bozulması, alt ekstremitede ekstansör tonusun, üst ekstremitede fleksör tonusun artışı ile sonuçlanır. Kusma refleksi de abartılıdır.

Tedavi

Oral alınan “riluzole” glutamat salınımını azaltır. Fakat aynı zamanda postsinaptik reseptörlerini de bloke eder, voltaj bağımlı Na+ kanalları inhibe olur. Spastisitenin semptomatik tedavisi için GABA agonisti baclofen, merkezi sinir sistemindeki 2-adrenerjik reseptörleri inhibe eden tizanidine, kas hücrelerinde sarkoplazmik retikulum boyunca Ca+2 iyonlarının akışını bozan dantrolen kullanılabilmektedir. Ayrıca benzodiazepinler de etkin antispazmodiktirler, ancak solunum depresyonu yapabilirler.